Finike Escort Tuğba ile Sikişin Portakal Fırtınası

Finike, Antalya’nın Akdeniz’e uzanan, portakal kokusuyla ünlü sakin bir kasabası. Gündüzleri, portakal bahçeleri tatlı bir esintiyle çevreyi sarar, sahilde balıkçı tekneleri usulca sallanır, sokaklar narenciye ve deniz kokusuyla doludur. Hava ılık, deniz masmavidir, doğa her yanı kucaklar; burası tam bir huzur köşesi. Gündüz portakal toplayan köylüler, sahilde ağ onaran balıkçılar, çay bahçelerinde oturanlar görülür; hayat burada yavaş ve tatlıdır, Akdeniz sessiz bir şarkı söyler. Ama güneş batıp ay yükseldiğinde, Finike’nin sakinliği yerini başka bir havaya bırakır. Portakal ağaçları gölgelenir, deniz kokusu ter ve tutkuyla karışır, kasaba sexin portakal renkli bir fırtınasına dönüşür. Gündüz ağ çekenler, gece zevkin peşinde kaybolur; dalga sesleri, azgın inlemelerle birleşir. İşte bu Finike gecesinde, yarrak hastası escort Tuğba ile tanıştım. Tuğba, yirmilerinin sonunda, uzun kumral saçları rüzgârda dalgalanan, bronz tenli, ince belli ama dolgun göğüsleri ve kalçalarıyla çıldıran bir kadın. Sikine düşkün, her an onu avlamak isteyen bir Akdeniz kızı; seni bakışlarıyla çeker, ağzıyla, amıyla, götüyle sikini kasırgaya çevirir. Onunla geçirdiğim gece, Finike’nin ılık havasını tutkuyla doldurdu ve bana Finike Escort sikişin nasıl bir portakal fırtınası olduğunu öğretti. Tuğba, sikine tapınan bir yarrak hastası; onun sahiline düşersen sikini hazır tut, çünkü ya seni uçurur ya da tamamen esir alır.

O gece her şey bir portakal bahçesinin ortasında başladı. Tuğba’yı ağaçların arasında gördüm, üzerinde kısa bir elbise, göğüsleri kumaşı zorluyor, dudaklarında portakal suyu gibi tatlı bir parlaklık. “Finike benim sikiş tarlam,” dedi, sesi dalgaları bastırarak, “ve ben yarrak hastasıyım, sikini toplarım.” Gözleri Akdeniz’in maviliğini yansıtıyordu, vahşi bir gülümseme yüzünden eksik olmuyordu. Bahçenin gölgesinde bana yaklaştı, elini koluma koydu, “Burası huzur sanılır, ama ben sikini anında alırım,” diye fısıldadı. Elbiseyi sıyırıp çimlere yayıldı, bacaklarını açtı; hava portakal, ter ve am kokusuyla doldu. Sikim ona çekildi, eliyle beni yakaladı, “Fırtınaya hazır ol,” dedi, ve amı sikime değdi. O an Finike’nin ılık gecesi kasırgaya döndü; ağaçlar sallandı, portakallar inlemelerine karıştı. Tuğba’nın yarrak hastası yanı ortaya çıktı, sikimi sıktı, emdi, oynadı, diliyle bir fırtına yarattı. “Bu sadece başlangıç,” dedi, dudakları sikimin ucunda kayarken, “sikiş benim kasırgam.”

Sahile indiğimizde, Finike’nin ritmi çıldırdı. Deniz kıyısında dalgalar kumu yalıyordu, ay ışığı sahili turuncuya boyamıştı. Tuğba, kumların üstünde kalçalarını salladı, “Finike Escort sikiş burada coşar,” dedi, ve elbiseyi kuma attı. Dolgun götü ay ışığında parlıyordu, sikimi bir kasırgaya çağırıyordu. “Bu sahilde sikini benden kurtaramazsın,” diye güldü, kuma diz çöktü, götünü havaya kaldırdı. Dalgalar vururken, o sikimi eline aldı, “Finike’de sik benim,” dedi, gözleri azgınlıkla parlayarak. Gecenin serinliği, onun inlemeleriyle ısındı; sikimi sıktı, amına sürdü, yarrak hastası olduğunu her hareketiyle kanıtladı. Kum taneleri tenine yapışırken, rüzgâr saçlarını savurdu, Tuğba’nın götü sikimi bir dansa çekti. Bu bir gece değildi, bir sikiş fırtınasıydı; dalgalar tempo tuttu, portakal kokusu havada uçuştu.

Gece ilerledikçe Tuğba beni bir balıkçı kulübesine götürdü. Finike’nin ışıkları uzaktan sönükleşmiş, kulübenin etrafını deniz kokusu sarmıştı. “Bu kulübe benim sikiş limanım,” dedi, elbiseyi kapıya astı, çıplak bedeni ay ışığında bronz bir alev gibi parladı. Deniz kokusu havadayken, Tuğba sikimi avladı, yarrak hastası bir açlıkla ağzına aldı, emdi, yaladı, dişleriyle hafifçe ısırdı. “Beni balıkçı sanma,” diye kahkaha attı, sesi kulübeyi titreterek, “ben Akdeniz’in fırtınasıyım.” Kulübede her sikiş bir dalga gibiydi, her nefesi sikimi daha çok istedi. Götünü ahşap masaya yasladı, “Sikini bırakmam,” dedi, ve amı sikimi sardı, sıcak ve ıslak. Tuğba’nın enerjisi Finike’nin gecesini bir kasırgaya çevirdi; tahtalar gıcırdadı, rüzgâr inlemelerine eşlik etti. Yere yayıldık, terimiz zemine karıştı, Tuğba sikimi amından çıkarıp götüne kaydırdı, “Bu gece bitmez,” dedi, ve beni içine aldı. Bu bir sikiş değil, tam bir portakal fırtınasıydı; kulübe onun ritmine teslim oldu.

Sabaha doğru Finike’nin tepelerine, bir portakal ağaçlı yamaca çıktık. Kasaba aşağıda uyurken, Tuğba çimlere oturdu, “Finike Escort sikiş burada zirveye çıkar,” dedi, bacaklarını açtı, “ve ben sikini burada coştururum.” Hava serin, portakal çiçekleri kokuyordu ama Tuğba’nın teni yanıyordu; sikimi eline aldı, amına sürdü, “Huzuru unut, ben yarrak hastasıyım,” diye güldü, sesi yamaçta yankılandı. Götü sikimi çağırdı, ağaca yaslandı, her hareketi vahşi ve ritmikti; rüzgâr onun inlemeleriyle doldu, dallar onun çığlıklarına tempo tuttu. “Beni durduramazsın,” dedi, sikimi sıkarken, ve bir kez daha amına aldı, sonra götüne kaydırdı, sırayla her yerini bana sundu. Finike’nin manzarası, Tuğba’nın sikişiyle bir fırtınaya dönüştü; portakal kokusu bile onun ateşini bastıramadı.

Son durak, Finike’nin gizli bir koyuydu, denizin kayalara çarptığı, balıkçıların bile uğramadığı bir sığınak. Tuğba kayalara tırmandı, “Burada sikini portakala boyarım,” dedi, ve amını açtı. Rüzgâr saçlarını savururken, sikimi ağzına aldı, yaladı, emdi, diliyle bir serenat çaldı; yarrak hastası enerjisi kayalıkları titretti. “Yavaşlık mı istiyorsun?” diye alay etti, “Onu dalgalara attım.” Kuma yayıldık, dalgalar ayaklarımızı ıslatırken, Tuğba sikimi amına aldı, hızlandı, inlemeleri koyu doldurdu. Götünü bana sundu, “Bitirelim,” dedi, ve sikim içindeyken çığlık attı. Her sikiş bir zaferdi, her dalga onun ritmine uydu; Finike, Tuğba’nın azgınlığıyla yeniden şekillendi.

Tuğba ile Finike’de geçen gece, bahçelerden koylara, kulübelerden yamaçlara uzanan bir zevk fırtınasıydı. Sikimi avladı, amıyla coşturdu, götüyle çıldırttı, her anını bir kasırgaya çevirdi. “Sikiş benim krallığım,” dedi son olarak, dudakları ıslak ve rüzgârla titrerken. Sikinde güç varsa, Tuğba seni bekliyor. Ama dikkat: Bu Finike yarrak hastası escort, sikleri amıyla portakal bir ateşe hapseder.